Rafet ULUTÜRK

Bugün artık sadece bir konuşma değil, bir çağrının ilanı yapılıyor.
Türkiye, sadece kendisi için değil; Türk-İslam dünyası adına, tarihin yüklediği büyük bir sorumlulukla dünyaya sesleniyor.

Bu sesin içinde üç kıtanın yankısı var.
Bu çağrının ardında bin yıllık bir yürüyüş, milyonların duası, şehitlerin kanı, mazlumların ahı var.

Ve bugün, artık dünya bu gerçeği kabullenmek zorunda:
Türk-İslam Dünyası, üç kıtada yeniden hakimiyete hazırlanıyor.


Hakimiyet İçin Değil, Hakkaniyet İçin

Bu bir sömürge düzeni çağrısı değil.
Bu bir işgal değil.
Bu, adaleti kaybetmiş bir dünyaya emaneti hatırlatma çağrısıdır.

Yüzyıllardır ahlaksız sistemler, kanla sulanmış sınırlar, yalanla kurulmuş ittifaklar insanlığı mahvetti.
Bugün açlık, savaş, zulüm ve yozlaşma kol geziyorsa, bunun sorumlusu ne Türkiye’dir ne Türk-İslam medeniyetidir.
Ama artık bu bozuk düzeni düzeltme zamanı geldi.
Ve bu sorumluluk, yeniden bizim omuzlarımızda.


Türkiye Konuşuyor: Dünya Yeni Bir Dönemin Eşiğinde

Bugün Türkiye’nin sesi, sadece Ankara’dan değil;
Kudüs’ten, Semerkand’dan, Trablus’tan, Saraybosna’dan, Hartum’dan, Musul’dan yükseliyor.

Çünkü artık bu milletin yürüyüşü bir kıtanın değil, bir medeniyetin yeniden doğuşudur.
Adına ister “Yeniden Diriliş” deyin, ister “Büyük Uyanış”…
Bu yürüyüş, Türk-İslam dünyasının ahlakla ve adaletle kuracağı yeni düzenin habercisidir.


Yeni Sistem: Kalemle, Vicdanla, Akılla Yönetilen Dünya

Bugün yeni dünya düzeni kuruluyor.
Bu düzende para değil emanet, güç değil adalet, çıkar değil vicdan esas olacak.

Türkiye bu düzenin öncüsüdür.
Çünkü Türkiye artık stratejik düşünebiliyor, kendi kararlarını alabiliyor ve üç kıtaya hitap edebilecek tarihî meşruiyete sahiptir.

  • Mazlumun gözyaşını silen bir el mi arıyorsunuz?
    O el, Türk milletinin eli olacaktır.
  • Umudunu kaybetmiş ümmet için bir pusula mı arıyorsunuz?
    O yön, Türk-İslam aklının istikametidir.

Bugün Sözümüz Var: Dünya Bunu Duyacak

Bugün dünya şunu açıkça duymalı:

“Adaletle yoğrulmuş bir akıl geliyor.
Emaneti yitirmiş sistemlerin yerine, hakkaniyeti kuşanan bir millet geliyor.
Türk-İslam dünyası, üç kıtada yeniden doğruluyor.
Ve artık sadece var olmaya değil, yönetmeye hazırız.”

Bu bir kibir değil, sorumluluğun itirafıdır.
Bu bir tehdit değil, barışın yeni dilidir.

Ve bu çağrı yalnızca Türkiye’nin değil,
21. yüzyılın öznesi olacak tüm Türk-İslam coğrafyasının ortak sesidir.


Dünya dinlesin, dostlar sevinsin, düşmanlar bilsin:
Biz geliyoruz.
Ahlakla, adaletle, akılla, kardeşlikle…
Yeni dünyanın mimarı biz olacağız.