Saffet ERDEM

Her ateş dumanla başlar. Ama bazen dumanı kimse görmez ya da görmek istemez. Bugün Sırbistan’ın Sancak bölgesinde yaşananlar, sadece bir etnik gerilim değil, daha büyük bir planın habercisidir. Çünkü Sancak’ta yükselen baskı, yalnızca Boşnak halkını değil, tüm Balkanlar’ı hedef alan yeni bir kırılmanın işaret fişeğidir.

Neden şimdi?

Neden Vučić rejimi tam da içeride ekonomik kriz, halk protestoları ve siyasal baskılarla boğuşurken gözünü Sancak’a dikti?

Cevap çok açık:
Dışarıya düşman göstererek içerideki yangını bastırma taktiği.

Bu yeni değil. Balkanlar’da her milliyetçi yangının arkasında ya bir seçim vardır, ya bir rejim bunalımı. Ama bu sefer daha sinsi bir şey var:
Balkanlar yeniden dizayn edilmek isteniyor.

Tıpkı Ortadoğu gibi… Tıpkı Kafkaslar gibi…
Tıpkı parçalanmış ülkeler gibi Balkanlar da tekrar haritalanmak isteniyor.

Ve bu harita çalışmasının ilk taşı, çoğu zaman “azınlık sorunu” denilerek atılıyor.
Boşnakların maruz kaldığı baskı, aslında bir testi. Kim tepki verecek, kim susacak, kim unutturacak?

Bu baskılarla:

  • Boşnak kimliği test ediliyor.
  • İslami kurumların sabrı ölçülüyor.
  • Türkiye’nin tepkisi yoklanıyor.
  • Bosna-Hersek içten çürütülmek isteniyor.

Peki ya asıl hedef?

Sancak üzerinden hem Boşnak dünyasını hem Türkiye’nin Balkanlara uzanan gönül coğrafyasını daraltmak.

Sancak, sıradan bir bölge değil.
Sancak, Osmanlı’nın Balkanlara açtığı kapı; medeniyetin sınır karakolu.
O yüzden orada bir cami yıkılsa, bir minare hedef alınsa, bir imam susturulsa bu sadece bir olay değil; bir medeniyete meydan okumadır.

Vučić rejimi belki içerdeki baskıyı hafifletmek için Sancak’ta bir şov yapmak istiyor. Ama unuttuğu bir şey var:
Sancak’ta atılan her adım, 90’lı yılların hayaletlerini uyandırır.

Bu ateşle oynayanlar, sadece Sırbistan’ı değil, tüm bölgeyi yakar.
Bugün susan dünya, yarın yanarken seyretmek zorunda kalabilir.

Boşnak kardeşlerimizin vakar duruşu, sabrı, hukuk zeminindeki kararlılığı örnek alınmalıdır. Ama bu sabrı istismar edenler unutmasın:
Hiçbir sabır sonsuz değildir.

Bugün Sancak’ta olanlar, yarın Kosova’da, ardından Bosna’da, sonra Makedonya’da tekrarlanabilir.

Ve biz susarsak, bir gün aynı senaryo Anadolu’nun doğusunda, batısında, hatta İstanbul’un ortasında sahnelenebilir.

Çünkü mesele sadece Boşnak meselesi değil.
Bu, bir medeniyetin varlık-yokluk sınavıdır.


“Sancak düşerse, Balkanlar ağlar. Susarsak, tarih bir daha affetmez.”

Saffet ERDEM
Ağustos 2025